13 Mayıs 2021

Enerjini Yönet, Zamanını Değil!

ile Birsen Çevik Akgünlü

İş ve özel hayatımızın entegre olduğu pandemi dönemi ile beraber günlük rutinlerimiz tamamen değişti. Bu değişimlerin bazılarının, pandemi sonrasında hibrit çalışma modellerinin yaygınlaşacak olması nedeniyle, kalıcı olması bekleniyor.

Yeni çalışma modellerine uyum sağlamak, bazı temel alışkanlıkları sorgulamayı, gündelik hayatımıza farklı bir gözle bakmayı ve de yeni rutinler oluşturmayı gerektiriyor. Bu nedenle, bugünlerde fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal esenlik üzerine bolca okuyorum. Bana en çarpıcı gelen makalelerden birini sizlerle paylaşmak istiyorum: ‘Enerjini yönet, zamanını değil’.

Gün 24 saat ve bu gerçeği değiştirmenin bir yolu yok. Bir günü uzatmak ya da kısaltmak mümkün değilken aynı durum günlük enerjimiz için geçerli değil. Yaptıklarımız ya da yapmadıklarımız ile enerjimizi arttırmamız ya da azaltmamız mümkün.

Tony Schwartz ve Catherine McCarthy, ‘zaman limitli bir kaynak ancak enerji için durum farklı’ yaklaşımı ile organizasyonel ve bireysel verimlilik ile ilgili araştırmalar yapmışlar. Bulgularını paylaştıkları bu makalede dört enerji kaynağı tanımlıyorlar:

  • Vücudumuz : Fiziksel enerji
  • Duygularımız: Verimli enerji
  • Zihnimiz: Odaklı enerji
  • Ruhumuz: Anlamdan beslenen enerji

Bu dört alanda edineceğimiz alışkanlıklar ile enerjimizi düzenli olarak arttırabileceğimize ve yenileyebileceğimize dair tespitler paylaşıyorlar.

Makale 2007 yılında yazılmış olsa da  tespitlerinin bugün için de çok faydalı olduğunu düşünüyorum ve sizlerle bazılarını paylaşmak istiyorum:

  • Uykumuzun kalitesi ve beslenme alışkanlıklarımız enerji seviyemizin ana belirleyicileri.
  • Fiziksel ve zihinsel enerjimizi çok minik bir alışkanlık kazanarak arttırmak mümkün. Gün içinde kısa ve düzenli molalar vermek hem vücut enerjimizi hem de zihinsel enerjimizi tazeliyor.
  • Stresin duygularımız üzerindeki negatif etkisini çevremizdekilerin başarılarını ya da örnek davranışlarını kutlayarak pozitif duygular ile dengelemek mümkün.
  • Zorlu diyaloglar ya da durumlar enerjimizi tüketir. Zorlu deneyime hangi açıdan baktığımıza bağlı olarak enerjimizi yükseltmemiz mümkün: kendimizi karşımızdakinin yerine koymak, o anda olana gelecekten bakmak, olandan ne öğreneceğimize odaklanmak gibi…
  • Aynı anda birden fazla şeyle uğraşmak zihnimizi yorarken, odaklı olmak zihin enerjimizi maksimum  kapasitesine ulaştırır.
  • Ruhumuzun enerji kaynağı 3 eylemden beslenir:
    • En iyi yaptığımız ve yaparken en keyif aldığımız şeyleri yapmak
    • Hayatımıza anlam kattığına inandığımız şeylere vakit ayırmak – aile, sağlık, iş, başkalarına yardım etmek, topluma fayda sağlamak gibi…
    • Değerlerimiz ile uyumlu bir hayat sürmek

Makalede bana vurucu gelen tespitlerden biri de şu oldu: Birçok büyük firma, çalışanlarının yetkinliklerinin ve teknik bilgilerinin gelişimine yatırım yapıyor. Çok azı çalışanların bireysel enerji kaynaklarını öğrenmelerine ve bunları sürdürebilir kılmalarına destek oluyor – çünkü bunun zaten var olduğuna inanıyorlar. Oysaki istikrarlı bir bağlılık ile ‘az zamanda çok işler başarmak’ sadece yüksek ve sürdürülebilir bir bireysel enerji kapasitesi ile mümkün.

Ben bir çalışan ve bir İK profesyoneli olarak bu makaleden çok önemli dersler çıkardım. Sizin de yorumlarınızı duymayı çok isterim.

Esen kalın,

Birsen Çevik Akgünlü

13 Mayıs 2021

Görsel: Andrea Piacquadio